"Biz bu acıları" dedi karşımdaki kadın, "Ne için çekiyoruz Burcu?"
Zor soruydu, belki de son zamanların en ağır sorusu. "Hangi acıları?" diyemedim. Çünkü gözlerimden anlar bir yanı vardı. Yalan söyleyemezdim gözlerine baka baka. Uzun süredir beklediğim bakışları bulmuştum, yalanla kaybetmemeliydim. "Boşver" dedim. Klasik konu kapatma çabalarıyla. "Boşvermek diye bir şey olamaz, ben hiç boşveremem ki" dedi. Ama bu sefer cevabım hazırdı.
"Öyle de güzel oluyormuş ki, bu acıları bu yüzden çekiyorum. Hayatta boşverilmek var, ama sen hiç boşverme!" dedim.
"Ne mutlu senin seveceğin kadına" da dedim, ama içimden. Çünkü bu geleceği ne kendi biliyordu, ne de o kadın. Henüz bulamamıştı herhalde. Ama elbet bulacaktı.
Yıllarca İstanbul’da böyle masalarda çok oturmuştum. Ama ne o kadınlar gibi gülenine, ne de o adam gibi sahiplenenine Eskişehir’den beri rastlamamıştım. Kaybetmemek mottom oldu o kadınları da, o adamı da. Üstelik bundan haberleri bile yoktu.
Yıllarca İstanbul’da böyle masalarda çok oturmuştum. Ama ne o kadınlar gibi gülenine, ne de o adam gibi sahiplenenine Eskişehir’den beri rastlamamıştım. Kaybetmemek mottom oldu o kadınları da, o adamı da. Üstelik bundan haberleri bile yoktu.
Onlar sadece tek bir şey yaptı.
Boşvermediler.
Siz de sadece boşvermeyin.
Çünkü değer. Değer evet biliyorum. Boşvermemeye değer.
İyi uykular.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder