11 Aralık 2016 Pazar

~10

"Küçük insanları büyütenler iyi bilirler, her yavrukuş gibi uçulur bir gün yuvadan. Ama vücudun hiç olmazsa bir bölümünden arada bir bir sinyal gelir ve bir bakmışsın dönmüş ve tekrar gidivermiş. Sinir, nöron ve iletim işidir çünkü yaşananlar. Duygular aradan çıkınca, alışkanlıklara bağlı gelgitler yaşanır, bu alışkanlıklar tutuşunca, o yolu gösterir. Sana bir zamanlar emek verenin yolunu. Emek, değer, ve belki de kendinden büyük şeyleri verenin yolu hani. Dikenlerle çevrili olan yol, şu seve isteye geldiğin mesela. Hı?

Yolun sonu bir iyidir, iki iyidir. Üçüncü iyilik tatsızlık verir. Dördüncüsü mutsuzluk. Beşincisi tatmin etmez. Altıncısı saçmalıktır. Yedincisi hissizlik yaratır, sekizincisi ise sevmeden sevişmeyi. Dokuzuncu bir şeye "riför" etmez, onuncu "zaten olmasın"dır. Hal böyle olunca oldum olası dönen kuşlar kapının açık olduğunu görüp, bir arkadaşa bakıp çıkmak için sadece öyle bir uğramaya başlar sana. Sen de yanında kalanlar için kocaman sarılmaya devam edersin hayata. 

Ne bileyim, bir kitap alırsın, bir müzik açarsın, belki boynuna sarılır. Öperken farkedersin onu öpmeyi nasıl unuttuğunu. Kokusunu çekince burnuna, başlarsın ağlamaya. Özlemişsindir. Veya yüreğine oturur o koku. Kızarsın. Seni bu kadar yabancılaştırdığı için ona, hataların için kendine. Kızarsın."

Hayal kırıklıklarını sarma derdine değil, yeni hayaller kurma derdine odaklanınca, kırmızı yılbaşı çiçekleri gibi bol dikenli ama lezzetli görünebiliyor hayat kuşlara. Ve kuşlar kadar özgürlük için, topu topu ufak bir öpücük yetiyor. Sadece doğru insana..

~

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder