12 Aralık 2012 Çarşamba

Sevmek Zorunda Değilsin Beni

- "İnsan karşılıksız sevebilir mi?" diye sordu.
O anda ona gülümsedim.
"Sen beni seviyorsun ya." dedim. "Sevdiği kadına kötülük yapmış biri, nasıl olur da onun kendisini karşılıksız sevmesini bekler?" -

Belki aşk acımasız olan.
Belki de bizleriz onu acımasız hale getiren.

Belki aşk imkansız olan.
Belki de şu hayatta ki her şeyden daha gerçek.

Sinan Akyüz'ün kaleminden bir roman "Sevmek Zorunda Değilsin Beni". Bir hayat kadınına sırılsıklam aşık olan Cemil'in hikayesi.

Romanın her satırında gizli olan aşk, kitabın son satırlarını bitirmemle birlikte sahipleniverdi beni.

Aşkı tatmak için yaratıldığını düşündüğüm insan evladı, aşk acısı ne demekse, o acıyı çekmeden büyüyemeyenlerden.

Aşk yanlış adam, yanlış kadın ve yanlış zaman 3lüsünün tam anlamıyla birleşimi değil de ne?

Yanlış olduğunu bile bile ona doğru sürüklendiğiniz her kimse, şu an içinizden lanetler küfürler yağdırmanız anlamsız. Yapmayın.**

**Maalesef ki aşkın tanımı 'YANLIŞ' sözcüğünü barındırmaya devam ettikçe, insan evladı aşk yüzünden acı çekmeye mahkum olacak, içinde büyüttüğü aşkına ve engel olamadığı için kendine 'yapmayın' demem kadar anlamsızca lanetler, küfürler yağdıracaktır. **

Aşk, doğrularınızla çeliştiği her an, ölüme yaklaştığınızı kalbinizde hissedecek ama ona asla engel olamayacaksınız. Aşk bu. O başka hiç bir şeye benzemeyecek, her bir hücrenize işleyecek, kanser gibi yayılacak ve size zarar verecektir. Belki size dört mevsimi yaşatacak ama sizi asla öldürmeyecektir.


Silkelenin şimdi.

Yanlışlarınızı düşünmeye ara verin.

Doğrularınız her nerdeyse, onlarla tutunun hayatınıza.

Ama bilin, siz doğrularınızla yürüdükçe, aşktan bir o kadar uzaklaşacaksınızdır. Çünkü aşk, karşınızda doğrularınızı kabul etmeyecek kadar kibirli ve sağlam duracak, size uzaktan bakıp bakıp sinsice gülümsemeye devam edecektir.








"Belki imkansız aşk, belki de gerçek...
Her ne olursa olsun, aşk için her şeyle, herkesle savaşmaya değmez mi?"

11 Aralık 2012 Salı

0.gün

"Bu son dönemeç aşkım, bu son.."

O kocaman yeşil tonlarındaki kapının içinden girişin, o sanki son kezmiş gibi bakışın, o elini "ben gidiyorum." dermişçesine sallayışın. Yüreğimi işte o görüntüler yaktı. İçime ateşi attın ve gittin.

Senden sonra yaklaşık 4 saat toparlanamadım biliyor musun?

Gara gitttim. Trene binemedim. Yapamadım. Ağlamaktan nefes dahi alamıyordum. Sadece sana ihtiyacım vardı. Sadece yüzüne, sesine, ellerine ihtiyacım vardı. Geri dönsem dedim, görebilir miyim dedim. Sonra aklıma arkadaşlarımı aramak geldi. Önce Bünyamin'i aradım. Saolsun ağladığımı duyunca atladı geldi taa keçiörenden. O gelene kadar Harun'a, Tamer'e, Necla'ya ağladım. Annemi aradım bir postada ona ağladım.

Bünyamin geldiğinde sümüklü bir kızdım. Saolsun peçete getirmişte, burnumu silebildim.. :) Bir kaç tane felaket fotoğrafımı çekti. Sanırım sana postalıcakmış. Umarım öyle bir şey yapmaz yoksaaa benden nefret edersin :)

Bu arada evet toplamda 4 saat boyunca garda ağladım. Bünyamin artık son çeyrekte sinirlenmeye başladı, benim için kimse ağlamadı lan falan triplere girdi. Sonra trene bindim tabi.

Trendeyken gözlerime bir ağırlık çöktü. uyumaya yakın seni düşünüyormuş olucam ki, rüyamda seni gördüm. kapıdan içeri giriyordun yine ama bu sefer geri döndün.. Tam o sırada telefonum çaldı. Telefonum evet evet gözlerimi açtım 0312 bla bla bla.. O telefonu nasıl açtım bilmiyorum. O an ki heyecanımı hala kalbimde hissediyorum.

Keşke kapatmasaydım az daha konuşsaydık diyorum. Keşke seni orda bırakmasaydım göndermeseydim seni diyorum. Daha neler neler diyorum içimden bir bilsen.

Senle konuştuktan sonra bir ferahlık geldi kalbime. Onca saat sonra, ve hiç ümit yokken aramış olman benim için mükemmel bir mutluluktu.

Trenden indikten sonra, ailecek yemeğe gittik ve hep seni anlattım. İlk defa gönül rahatlığıyla gözlerim dola dola seni anlattım. Sonra aradğını söyledim, annemin gözlerinin içindeki parıltıyı görmeliydin. :)

Ha.. Galatasaray-Fenev maçı vardı tabi bir de.. Yemekten, koştur koştur eve gittik. Giydim yeni formamı. Aslanlarda sahada yeni parçalıyla karşıladılar beni. :) Aklımda sen fikrimde sen. Belki yemekten sonra ararım demiştin. Saat 9 oldu, 9buçuk oldu. 10 oldu. Anneme dedim ki, "Annee, saat 10 oldu. Arayamayacak galiba." gözlerim doldu. Annemin de öyle.. "Napsın kızım?" dedi annem. "Sen üzülme." Gözlerimi aşağıya doğru devirdiğim anda telefonum çalmaya başladı. "ALLAHIM AYNI NUMARA DEĞİL AMA ÇOK BENZER YİNE ANKARA!! ANNE, ANNE VALLAHİ ARIYO.."

O konuşamadığımız 3 dk bile sürmeyen telefon konuşmasını şimdi şu an tekrar yaşamak için nelerimi vermezdim biliyor musun?

Orda gergin olduğunu, stresli olduğunu, konuşamadığını biliyorum. Ama onca kötü şarta rağmen, beni arayıp sesini bana duyurduğun için bir çok kadından daha şanslıyım. İlk zamanların biraz sancılı geçeceğini zaten biliyor idim. Ancak sanırım bu Ankara acemilik İstanbul ustalık olayları olunca biraz boşladık bu askerlik denen şeyi. Meğer sensizlik ne zor, ne sessiz, ne ıssızmış.

Meğer sen, ne değerli..... Ne değerli... Off ne bileyim işte. Meğer ne kadar çok severmişim seni.. Meğer ne zormuş senin sesin olmadan hayat..

Trene binmeden önce telefonu fırlatasım, atıp kırasım geliyordu ama, şu iki telefon konuşması sayesinde yapışık geziyorum onunla. Saat 23:47, hala bir umut bekliyorum.  Belki, belki bir izin, bir telefon daha..

NEyse boşver beni. Zaten muhtemelen bu yazıları ve blogu okuduğunda, zor zamanlarımızı atlatmış olucaz. Gülüp geçicez bu halimize.

Seni çok özledim.

Ha bu arada Maçın adamı Umut BULUT'tu kesinlikle. Feneve 2 GOOOL attı son golü de penaltıdan attık 3-2 yendik Süper KUpa bizim oldu. :)))) Maçı izlerken ilk defa bu maçı yenmelerini senin için istedim. BÖyle içimden dua ediyorum "Allahım nolur yensinler, mert duyarsa çok sevinir moral olur yensinler."

"Saçmalama lan kızım. Çocuk maçı izleyemiyo nesine sevincek" dedim sonra ama çoktan yenmiştik azıcık geç oldu. :)) https://twitter.com/bubuksultan/status/234742005899595777

Şimdi planlarımda ufacık bir süprizlen, çarşamba günü yanına kaçmak var ama bilmiyorum baarabilecek miyim? Elimden geldiğince deneyeceğim.

Ha bu arada, şu an saat 23:57.. 1. günün başladı bile hayatım. Her şey çok güzel çok hızlı geçivericek bak görürsün.

Ve sen bu yazıları okurken gözlerinin doluşunu, yanındayken ben, dizlerine yatmışken izlicem.

Seni seviyorum aslan parçam. 
Seni seviyorum, en büyük parçam.
SENİ SEVİYORUM, BÜTÜNÜM.


İyi geceler.
Bubuksultan




6 Aralık 2012 Perşembe

Perşembe


"Perşembelerden başlasa ya keşke, her hafta.. Lütfen.."



Yoğun iş temposundan kaçmamı sağlayan en güzel şey bu yazıları yazmak oluyor biliyor musun?

Şu an grafik kağıdına, Levent'in yanından yazıyorum bu yazıları.
Gülümsüyor bana. "Sen delisin bence" diyor. "Deliyim" diyorum. "Hangimiz değiliz ki? Hem deli olmasak burda işimiz ne?" diyorum, gülüyor.

Elleri ellerime, gözleri gözlerime..
Saçları saçlarıma karışan.. Bir SEN olsan! diyiveriyor Levo'nun radyosu..

 Arkamda Merve asit çözeltisi hazırlıyor. (yine takmadığı maske kalmadı) "Ay galiba kusacam." deyip duruyor. Levent "Sen de bi ayrı delisin Merve Hanım" derken kahkahalarla gülüyoruz. :)

İşte bu anlarda laboratuar yıkılıyor. Herkes sinirden, stresten ve delilikten olacak ki kahkahalar atıyor.

Tam o anda içeri Emre giriyor. Elinde kakaolu kido. "Burcu Hanım, problem var."
Hepimiz Emreye bakıyoruz. Tepem o anda atmış olacak, "Emre, pakedini de al, kakaolu kidonu da. Çık dışarı." diyiveriyorum.

Ve bir kahkaha daha. Emre şaşkın. "Sizi hiç iyi görmüyorum Burcu Hanım" diyor.

Ve maalesef tam o anda Merveden gelen öksürüklerle havamız dağılıyor. 

Saat daha 10:48
Kocaman bir gün bu kadar manyak, çatlakla beni bekliyor. Bense bu kadar kalabalık içinde yapayalnızım..

Bubuksultan.

4 Aralık 2012 Salı

Oyuncak

"Önce sabah olur.. Yatağın bambaşka bir köşesinde onunla göz göze gelinir.. Yavaşça yere itilir, belki üstüne basılır.. Sonra gece olur.. Yatak örtüleri açılırken, yerde bir şey göze çarpar.. Yerden alınır, sarılınır, uyumak üzere rüyalara kapı açılır.."

Eğer kurduğu sahte hayatına baş kahraman yapmışsa sizi birileri, oyuncakları olmadan kaçın ellerinden..

O birilerini içinizde nasıl var ettiyseniz, yok da edersiniz.. Umudunuzu yalnızca siz büyütür, siz ezersiniz..





Asla oyuncak olmadan önce okumanız dileğiyle...


"Önce yine sabah olur.. Yatağın bambaşka köşesinde onunla göz göze gelinir.. Yavaşça yere itilir, belki de üstüne basılır.."