3 Ekim 2018 Çarşamba

14:16

Hiç bir ay kolay geçmiyor tabi ama, bu ekim-kasım bedenen ve zihnen çok yorucu geçeceğinin sinyallerini yaktı önden. İlk iki ay hadi alışma süreci, az proje verelim, erken çık geç gel derken çocuk bahanelerini bitirdim, zımba gibi başladım Ekim'e. Ajanda öyle dolu ki, bazen nefes alamayacak gibi olup hiç bir şeye tam odaklanamadığımı hissediyorum. İş işiyle, ev Bulut'uyla dolu. Ordan oraya koştururken kendime en son ne zaman yapayalnız bir vakit ayırabildim diye düşündüm bugün. Cevabı bulamadım. Yalnızlık ne iyidir ne kötü. Zamanına, durumuna göre değişir bunun cevabı. Ama bir kahve, bir kadeh bir şeyler, bir alışveriş veya kuaför seansı insanı alır baştan başa iyi hissettirir ya? Bende o iyi hissetme aylardır yok. Zaten bütün gün işe koşturunca akşam yalnız kalmaya da pek yüzüm kalmıyor, adam muhteşem gülüşleriyle boynuma atladığında onu bırakıp dışarı tabi ki çıkamıyorum. E gün gün çöktü bünyem hal böyle olunca, geldik bugüne. Yengeç'e Ay'a sallıyorum falan ama alakası yok. Biraz özel hissetmeye ihtiyacım var sadece. Ve bir süre daha olmayacak sanki. Alışsam iyi ederim.

E, ev telaşı saracak bu hafta itibariyle. Yok o sığar bu sığmaz, yok seramiği, parkesi, boyası, taşımacılığı, toplanması derken, Ekim nasıl geçer hak getire. Tek motivasyon kaynağım 16'sıydı Starbucks sağolsun. O da az önce fabrikadan gelen invitationla son buldu. Bıktım toplantılardan diyemeyecek kadar işe yeni başladım. Öyle olunca içime içime konuşuyorum işte. 

Mis gibi ürün çıkarttım. 3 günde yok satmaya oynadı. Daha neyle tatmin olmalıydım bilmiyorum. En son bu derece çöküşe geçtiğimde 27 yaş sendromu deyip durmuştum. Ne şimdi bu 29 mu? Hayır, hadi o zaman ciddi problemlerim, kendimle alakalı sıkıntılarım vardı. Şimdi ne oluyor böyle? Başlarım sendromuna deyip, kendimi mi doğrasam. Ama kıyamam da şimdi. :) 

Yine bir gün "o" zamanlar kadar mutlu olabilecek miyim bilmeden yaşıyorum şu an. 
Kumar oynuyorum her gün. 5 adam 3 şapka. Hiç birinin kafası şapkasız kalmasın diye ordan al oraya koy kumarı. Kazandırmıyor ama kaybettirmiyor da anlayacağınız.
Neyse, yapacak birşey de pek yok. Şu tilkilerin kuyrukları değmesin de...

Bana biraz yalnızlık, boşluk, biraz sukunet gerek. Aslında nereye gitmem gerektiğini çok iyi biliyorum. Gitsem giderim, ama işte, gidemiyorum.

Amaaaaan..
Hep böyle gidecek değil ya.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder