30 Ocak 2017 Pazartesi

Can


Bir gün, "keşke orda olsaydım" diyeceksin deseler, asla inanmazdım. Asla!

O gün bugünmüş.

Sevdiğim kim varsa, hayatında hep bir engebeler. Bazen düşünüyorum. Acaba ben mi yaratıyorum bu kötü talihleri. Ben mi sebep oluyorum diye. Kara kedi gibiyim sanki. Kimin hayatına azıcık dokunsam... Ne bilim işte. Kötülük veriyorum gibi.

İşin boktan yanı, dokunduğum hayatlardan alabildiğince koparılıyorum. Koparıldığıma üzülmeye varmadan, üzülecek bir sürü şey yaşıyorum. Orda olamıyorum. Hiç bir zaman olmam gereken yerde, zamanda olamıyorum.

Hep bir geç kalınmışlık hissi.. Hep bir en güçsüz yanlarınla güç verirmiş hissi..

Geçecek diyorum, geçecek. Ama sanki kıs kıs gülüyorlar bana şu etrafımda dolaşan görünmezler. Gülüp, "daha bu ne ki?" diyorlar. Kovasım geliyor hepsini ama kovamıyorum. Haklılardır kesin, kovsam ne fayda.

Bir gün "orda olsaydım keşke" diyeceğime asla inanmadığım her yer için "keşke" dedim. Her yer için, içim liğme liğme olurken "KEŞKE" dedim.

Ah be arkadaşım...
Özür dilerim can arkadaşım....

23 Ocak 2017 Pazartesi

Doğru

Karışığız aslında, İstanbul kadar karışık.

Milyonlarca insanız, paralel iki doğrunun gidişi gibi birbirine değmeden düzlemler arasında yaşıyoruz. Arada bir düzlemler değiveriyorlar birbirlerine, o sırada doğrular da dokunursa birbirine, dokunmuş oluyor işte. Ama sadece bir noktada kesişip sonsuzluğa doğru uzaklaşıveriyorlar hemen. Hiç üst üste gelmiyorlar, hiç üst üste sonsuzluğa gitmiyorlar. Düzlemler zaten zor, anlayışsız. Bir de doğrular kesiştikleri noktadan uzaklaşınca, birden bire "geçmişteki yanlış" oluveriyorlar.

"Farketmeden senin olmuşum" diyor Fikret abi. Söylerken doğrulardan mı yola çıktı, düzlemlerden mi bilemiyorsun. Düzlemlerden olsaydı, "kaybolup gitmezdi fırtınalarda" diyorsun, sonra da kapatıveriyorsun konuyu.


B.