21 Ocak 2019 Pazartesi

Stavroz

Bazı şarkılar, bazı anlarla o kadar ilişkili ki, anları unutsam şarkıları unutamıyorum. Şarkılar kulağa gelince tekrar tekrar anlar geliyor aklıma. Sonra bir daha aynı şarkı, bir daha an. Sürüp gidiyor.

“The finishing” bunlardan sadece biri. Bitmek bilmeyen bir geceyi hatırlatıyor bana. Aslında “bitiyor” diyor, ama bitirtmiyor.

Gözümü zaten yeni kapadığım yataktan kalkmalıyım. Etraf bulanık, başım ağrıyor, dudaklarım yara içerisinde. Nasıl bu kadar hasta oldum diye kendime kızıyorum ama o klimanın odayı ısıtma şekli de beni hasta ediyor. Nefes almam gerek, kalkmalıyım bunun için, ama burnum tıkalı fazlasıyla. Zar zor kalkıyorum yataktan. Dışardan bir müzik, arada bir kahkahalar geliyor. “Hala mı yatmadınız?” Diyorum içimden gülümseyerek. Ben de yattım pek sayılmaz ama 20 dk 20dkdır.

Kapıyı açtığımda yüzüme bir soğukluk çarpıyor. Gülümseyerek adımlarımı sakince atıyorum balkona doğru. Tüm gece uyuduğu için dinç olanlarımız olsa da, hastalıkla cebelleşmesine rağmen hala yatmamış olanlarımız da var. Gözleri dolu dolu diye güneş gözlüğünü takanlarımız, şarkının sesini gittikçe açıyor. Oturup bir sigara yakıyorum. “Deli misiniz?” dediğimde, “peki ya sen?” diyor içlerinden biri. Nasıl bir geceydi, nasıl an’lı, nasıl tatlı diye düşünürken gülümsemeye başlıyorum tekrar tekrar. O sırada giriyor, beklenen melodi.

Birinin hiç tükenmeyen sesiyle, “bitmediniz, bitmeyeceksiniz.” diye fısıldıyor kulağımıza.

Özledim çocuklar. Sizleri, sizlerle birlikte olmayı.
Stavroz dinlemeyi, o anlarımızı. Hepsini, hepinizi çok özledim.

Böyle gitmeyecek, hep böyle sürecek değil ya...
Kendimi kandırmıyorum hayır. O bahar tekrar gelecek, elbet.

Elbet...

“Stavroz : The Finishing”

19 Ocak 2019 Cumartesi

190119

Bugün, hayatım boyunca çok istediğim ama bir türlü korkudan kararsızlıktan yapamadığım bir şeye daha tik attım. Hem de canım oğlum sayesinde. Aslında düşündüm de, sanırım zaten bir çok şeyi onunla, onun sayesinde gerçekleştirdim. Gücümün 90%’ı ona ait. Allah ayırmasın.

Sabah kalkarkalmaz Erdem’i aradım. “Ben geliyorum.” dedim. “Emin misin?” dedi. :) Bu kaçıncı aramam ben bilmiyorum tabi, çocuk haklı. “E evet” dedim. “E gel” dedi.

Gittiğimde, buna benzer bir şeyler istiyorum diye karaladığım şeye bakıp; “Burcu sen deli misin? Bu şahane! Senin yazın mı bu?” dedi. İnce bir “Evet” ile karşılaştı.

“Başka hiç bir şey tasarlamamıza gerek yok. Bu zaten muhteşem. Otur.”

Herşey oracıkta oldu bitti. Kendimle, bunu yapabildiğim için ayrı, o yazının her noktasında emeğim olduğu için ayrı gurur duyarak muhteşem bir rahatlamayla çıktım kapıdan.

Aşk. Aşk bu. Aşk, böyle bir şey. Sonsuza dek saklamaktan çekinmeyeceğiniz kadar güzel. Başka hiç birşeye benzemeyecek kadar mutluluk salgılatan cinsten.

Çok sevdim ya şimdi ben bunu, abartırım utanmadan. 💛
Hoşgeldin hayatıma balonlu yıldızlı emekli elyazılı uçarı kaçarım.
Bulut.🎈



11 Ocak 2019 Cuma

Karma ¨

Karma, her gün boynumda taşıdığım bir halka. Uydurmuyorum. Artık sürekli hatırlamak için, boynumdan kolyesini çıkartmıyorum. 2019 öncesinde yeterince çektiğimi düşündüğüm şeyler doğrultusunda defteri kapattığıma ve yeniden başladığıma inanıyorum. :) bu sebeple çok da mutluyum açıkçası. Karmayı sıfırlamak herkese nasip olmaz. Peki ya sen?

"Biliyorsun değil mi?

Yakalar bir araya gelmeyecek, işler rast gitmeyecek, bu sıkıntılar senden çıkmasa bile bir gün kızından, kardeşinden çıkacak, ya da başka bir adam senin başkalarına yaşattıklarını sana yaşatacak. Kahrolacaksın, gün o günü gösterdiğinde şimdi olmadığı kadar akıllara geleceğim.


Ve o gün biz, ben, keyfim ve kahyam çok eğleneceğiz. Çok."



Ah şimdiden çok eğlendim. Ben iyisiyle kötüsüyle tarih tekerrürlerini çok severim. Karmanın bir insanı daha mahvedişini izleyelim ve görelim derim. Çünkü, yaşanmak zorunda olan, er ya da geç yaşanacaktır. 10 yıl da sürse, ben hazırım beklemeye.

Peki ya sen? :)

B.