Tut elimi, burdan gidelim.
Bu küçük adamla her anım ilk defa yaşanırmışçasına olmaya başladı. Şu an uçaktayız mesela. Sanki ilk defa uçağa binmişim gibi bir heyecan. Kucağıma yapışmış durumda tabi. Ben tek ellee yazıyorum bu satırları. Iphone bey saolsun. :)
Muhteşem fiziğimi :P hamilelik neticesinde 27 yaş sendromumla beraber geçmişe gömdüm. Bazen kendime çok kızsam da çoğunlukla "oh çok da güzel yedim" deyip kendimi telkin etmeye çalışıyorum. Ha bu arada fizik demişken yerden yükseldikçe ağırlığımız artıyor sanırım. Yemişim yerçekimi yasasını falan. Çocuk sanki 5 kg değil de 15 kg muşçasına kolumu göçertiyor şu an. Fizikçi olsam tekrar kontrol ederdim yasaları. Pamuk mu ağır demir mi diye uğraşıcaklarına Bulut ne kadar ağır onunla uğraşsınlar hem. Anayım ben. :))
Yüzyüzeyken konuşuruz dinliyorum bir yandan. Sayfalar dolusu Bulut anlatasım var ama o avam analardan da bir yandan tiksiniyorum. Yok çocuktan önce yaşamamışım(pardon da anana babana yazık olmuş), yok ben 30 sene emzirdim(memeler sarkmış gitmiş), yok ben kendimden vazgeçtim çocuğum için varım(aslında yok)... Afedersiniz de bir de kocanız var mesela, onu ne ara gömdünüz? Ben onun gözlerindeki ışığı da kaybetmemek için fifty fifty bölünmeye çalışıyorum şu aralar. Ha bu arada, 3-5 sene içinde karı koca olmayı bırakmış, sadece anne baba olarak kalabilmiş bir çok yakınımdan da tam puan alıyorum bu konuda. Bunu yaşayan kadınlar çoktan pişmanlar. Anneliğe babalığa kaptırıp da evi, eşi ve kendini unutmamalı. Herşeyden önce kendiniz vardınız, sonra biz oldunuz, sonra anne baba. Bazı başarısızlıklar geliyorum der. Kaza değildir yani. Evinin mutluluğunu elden kaçırmış hiç bir kadının sadece çocuğuna sarılıp mutlu olabildiğini görmedim ben. Eskidenmiş o bacım. Dikkatli olup, fifty fifty dengelenmekte fayda var benden kulağa küpe.
Bizim sıpa da normalde gündüz pek uyumaz ama tabi uçak white noise anası. :) gözünü kırpmadan uyuyor. Mert de uyuyor. Ben yine perişan. :)) şaka şaka. Mert geceler boyu beni de bulutu da nöbetlerce bekliyor. Şimdi uyuyası geldi ses etmiyorum sessizce yazmaya devam. Uçak eğlenceli. Klostrofobimin tutmasına gerek bile kalmıyor kollarımdaki yakışıklı sebebiyle. Kabul, çok seviyorum. Asla vazgeçmem. Ama farkım var diğerlerinden. Ben ne ondan vazgeçerim. Ne kocamdan. Ne de kendimden. (: biraz çarpı üç yorgunluk yaratıyor tabi bu ama hayatı sevmek de bunu gerektiriyor. Kocan için özen, kendin için spor yap, oğlun için uyuma. Kocanın gözlerindeki ışıltı, kendini aynada beğenmen, ve çocuğunun doyana kadar yediğini, huzurlu uyuduğunu görmek yorgunluğunu alıııpp götürecek uzaklara unutma.
Samsun semalarındayım ben de, bu uçak da beni götürüyor uzak uzaklara.
Öperim gözlerinizden.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder