27 Ekim 2016 Perşembe

*Gri

"Işığın üstüne senin karanlığın mı?
Avcumun içine senin kokun mu?
Hücrelerin böyle bir kadına mı?
Korkuların sevdama mı?"

Sonları da sevmem, başlangıçları da. Hiç bir zaman sevmedim griliği, ya siyah olmalı ya beyaz. Yaptım. Siyahı beyaza nasıl boyadıysam, beyazı da siyaha boyadım hep. Ama hiç gri olmadım. Tam siyahı diplerde koyulttum, tam beyazı da yükseklerde aydınlattım. Yaptım, öyle güzel yaptım ki, o karanlık gece de güzelce parlayan ay bile battı karşımda. İki çift gözle izledim hayretle. Zamansız doğan herşey gibi ayın zamansızca batışını diyorum, iki çift gözle izledim. Bir çifti benim gözlerim, diğer bir çifti ise içinden bakabildiğim gözler oldu. 

Sonları da sevmem. Başlangıçları da. Evet ben griyi sevemedim ama ne siyah olabildim ne beyaz. Kaybolmak isterdim o renklerde biraz ama izin vermediler. Kaybolur gibi olduğumda omzumdan çekip çıkaran, sırtlayan, yanımda benimle göğüs gerenler olmasa bir hiç gibiydim ama yaptım. Siyahı beyazla boyadım. Bir yağmur yağdı, bir soğuk esti, siliniverdi kaldı griler. 
~
O yağmur yüzünden gri bile güzel geldi. 

Hatta öyle güzel ki. Gelişini sevdiğim gibi sevdim gidişini o beyazın. 

Uçuk pembeden daha açık, toz gibi uçuşan kelebeklerden daha kısa ömürlüymüş ama beyazdı işte. Öyle güzel ki, yaptım dedim. 

Ben yaptım. 

Sonun başlangıcı koydum o rengin adını da. 

Gri değil. 

Grileri sevmem çünkü. ^^

19 Ekim 2016 Çarşamba

Dön Bak Dünyaya^^

"Yalnız kaldıysan, kalkıp pencerenden bir bak
Güneş açmış mı, yağmur düşmüş mü
Dön bak dünyaya
Herkes gitmişse, sakince arkana dön bir bak
Dostun kalmış mı, aşkın solmuş mu
Dön bak dünyaya"

Bir sonbahar kadar yalnız, bir kış kadar savunmasızım. 2016'yı sevmedim. Nedenlerim var. Farklı bir çok olasılığı peşinde sürükleyen bir sürü neden.

İlkbahar değilim evet, yolu yarılayalı çok oldu. Ama doğru ama yanlış güzel bir yol gittim. Güzel dedim, güzel sayılamasa da kötü olmayan.

Dönüp baktığımda elimde avucumda bir kaç insan, güzel bir aileden başka hiç bir şeyim yok. Bir arabam, bir kaç paket sigaram, bir de anlamsızca beni iyileştirmek için çabalayan bir kaç insan harici HİÇ BİR ŞEY.

Ben mi yorgunum, onları mı çok yordum bilinmez, artık sesleri de çok çıkmıyor biriktirdiklerimin. Arada arabam gaz veriyor, sigaram bitip yenisini yakmam için göz kırpıyor o kadar. İnsanlardan ses yok.

Fani dünyadan, maneviyatı yüksek ne kazandıysam kar deyip çekip gidesim geliyor. Dün ilk defa hayatımda yeri önemli olan birine "hiç ölmeyi düşündün mü?" diye sorabildim. Zor bir soru çünkü, hassas konu.

"Ben çok düşünmüyorum" dedi, 22 yaşındayken düşünmüş, "Ergenmişsin" dedim. Peki ya şimdi? "Sen düşünüyorsun bence, sakın" dedi. "Düşünmüyorum" dedim, yalan söyledim. Nasıl yalan söylemem. Sürekli düşünüyorum mu demeliyim? Nasıl derim?

Döndüm baktım dünyaya, elimde yanan sigaramdan başka, hiç bir şey kalmamış gibi hissettim, YİNE. Akşam güzel şarkılar dinleyip ağladım, kapı çalana kadar. Gözlerimin şişliğinden anladı ama, ses etmedi. Kapı çaldığında gülücüklerimi yüzüme kondurup apar topar duşa girdim. Çünkü bir değerli insanı daha kaybedemezdim.

"Asla vazgeçme,
Kalkıp da pencerenden bir bak
Güneş açmış mı?
Yağmur düşmüş mü?
Dön bak dünyaya..."

^^

18 Ekim 2016 Salı

^^Rüya

Gecelerini rüyasız geçirdiğini sanan insanoğlu bilmiyormuş ki, tek sıkıntısı rüyalarını hatırlayamamakmış. Aslında hepimiz her gece olmasa da çoğunlukla rüya görüyormuş, ve hatırlayamadığımız için kapkaranlık bir geceyi gözlerimizi açarak sonlandırıyormuşuz.

Benim için bir çoğu gün içerisinde "Bu ne demekti şimdi?" "Ne anlam çıkaracağım?" "Ne alaka ya şimdi, ne alakası var yani?" diye kendimi yiyip bitirdiğim şeyler haline geliyor. Bilinçaltı veya değil, düşündürüyor. "Nerden çıktı şimdi" dedirtiyor. İyi mi kötü mü bilmem. Dün gece gördüğüm rüyalar sonuçsuzca bugün kafamı kurcalıyor. Bilinçaltıysa derhal üste çıkmasını diliyorum. Öylesineyse de daha fazla kafamı karıştırmamasını.


^^ Hava da bir değişik, basık. Ne alakaysa canım Taksim çekiyor. Biraz soğuk eser İstiklal ama, yürümek, sokaklarda kaybolmak keyifli olabilir. Rüyaysa da uyandırır alarmım, üşümemek için sabahlığımı üstüme geçirir ve bir dal sigara yakarım.

Çünkü hayat basit denklemler.

Ve eğer rüyaysa hayat uyandırır ölüm. Yine bir iki dal sigara yakarım. Sigara önemli. ☺️

11 Ekim 2016 Salı

Sahipsiz~

Canı alan aldımı şu üç günlük dünyada ne iğne sözler kalıyor, ne sert duruşlar, ne kırık kalpler. Eşyalar kalıyor! Bir tek sahipsiz eşyalar kalıyor geriye. Canı olana saygı bundan geliyor, sevmek bundan anlamlanıyor, sarılmak bu yüzden güzel. Eşyalar kaldımı geriye "seviyorDum" demenin nesi lazım? Kırılan kalp çok mu zor toplanıyor? Kim demiş? Canı alan aldımı öyle toplanıyor ki eşyalar, o zaman anlaşılıyor kırılan kalplerin de ne kadar kolay toplanabilir olduğu. Ama iş işten geçmiş oluyor. 

Kimse için geç olmasın. Geç oldu mu daha bir acı oluyor. Bu dünyada ne iğne sözler kalıyor, ne sert duruşlar, ne kırık kalpler. 

Eşyalar kalıyor bir tek. 

Sahipsiz eşyalar.