Avcumun içine senin kokun mu?
Hücrelerin böyle bir kadına mı?
Korkuların sevdama mı?"
Sonları da sevmem, başlangıçları da. Hiç bir zaman sevmedim griliği, ya siyah olmalı ya beyaz. Yaptım. Siyahı beyaza nasıl boyadıysam, beyazı da siyaha boyadım hep. Ama hiç gri olmadım. Tam siyahı diplerde koyulttum, tam beyazı da yükseklerde aydınlattım. Yaptım, öyle güzel yaptım ki, o karanlık gece de güzelce parlayan ay bile battı karşımda. İki çift gözle izledim hayretle. Zamansız doğan herşey gibi ayın zamansızca batışını diyorum, iki çift gözle izledim. Bir çifti benim gözlerim, diğer bir çifti ise içinden bakabildiğim gözler oldu.
Sonları da sevmem. Başlangıçları da. Evet ben griyi sevemedim ama ne siyah olabildim ne beyaz. Kaybolmak isterdim o renklerde biraz ama izin vermediler. Kaybolur gibi olduğumda omzumdan çekip çıkaran, sırtlayan, yanımda benimle göğüs gerenler olmasa bir hiç gibiydim ama yaptım. Siyahı beyazla boyadım. Bir yağmur yağdı, bir soğuk esti, siliniverdi kaldı griler.
~
O yağmur yüzünden gri bile güzel geldi.
Hatta öyle güzel ki. Gelişini sevdiğim gibi sevdim gidişini o beyazın.
Uçuk pembeden daha açık, toz gibi uçuşan kelebeklerden daha kısa ömürlüymüş ama beyazdı işte. Öyle güzel ki, yaptım dedim.
Ben yaptım.
Sonun başlangıcı koydum o rengin adını da.
Gri değil.
Grileri sevmem çünkü. ^^