Küçük ve karmaşık bir kirpik meselesi aslında hayat.
Evet.
Kırpıştırılan veya elle ovuşturulan gözlerin ucundan kopuverip, defterin bembeyaz sayfalarına doğru intihar eden bir küçük kirpik meselesi.
Ya sımsıkı tutunur, dayanırsınız o ovuşturmalara. Ya da bırakıverirsiniz kendinizi, ne olacaksa olur. Düştüğünüz bembeyaz bir sayfaysa ne âlâ. Belki birileri sever, tutar saklar sizi. Peki ya kapkaraysa düştüğünüz yer? Görünmezseniz? Ya birileri basar üstünüze, ya da ordan oraya yapayalnız sürükleniverirsiniz işte.
Kirpiksem ben de, düştüm mü bilemedim, sanki ufacıcık bir kısımdan hâlâ bir miktar tutunuyor gibiyim.
Düşeceği yeri bilmeden atlayacak kadar özgür değilim çünkü artık. Sevdiklerimi düşünmek zorunda kalacak kadar büyüdüm. O yüzden düşmemeli kirpikler. Hele de yaşlardan, yaşlı gözlerden düşmemeli.
"Neyse."
Mazhar, Fuat ve Özkan Bey'ler "Vurgun yedim" derler iken, güneş yavaş yavaş batmakta İstanbul'da.
Hava balkonda sigara ve bira içmelik, belki bir de bir kaç cümle yazmalık. Yazarken gözleri doldurmalık. Boşaltamadan bir sigara daha yakmalık. Bir kaç sefer daha düşünmelik, sevmelik, bakmalık ve yazmalık..
"Düşmesin kirpikler.
Hem ben yalan söyledim.
Kirpikler BÜYÜK mesele."
S.
Bubuksultan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder