4 sene once sacmaca baslamis, rayina iki tarafinda sorunlu beyinlerinin askiyla oturmus bir ask bizimkisi.
Her gun, her ayri gun nerde sacma sapan sey varsa onlar bizlerin basina gelerek buyuduk biz. Beraber, elele buyuduk. Aslinda hala buyuyemedik. Benden ve senden kaynakli hala bir miktar cocuk kaldik.
İlk arabamiz, Esmer. Altimizda araba var diye ne havalara girmistik. Caktirmadan senin araba kullanisini izlerken, icimden "kizim adam ne guzel kullaniyo butun dunyayi gezersin sen bu herifle.." dedigim gun, iste o gun evimize hirsiz girmisti :) sonra da "yok lan, sizin bu sansinizla bi bok olmaz sizden" demistim..
Hayaaat ne garip vapurlaaar, falan.
Bugun uplife parktan ayrilirken, eski evlerimizin her kosesi gozlerimin onunden geciverdi.
İlk evimiz 100.yil.. İsinmak bilmeyen buz gibi bir oda.. Sicacik bir adam.. Kucucuk bir televizyon.. Farkli bir koku..
İkinci evimiz Asiyan.. Susmak bilmeyen duman alarmi.. Ne yapsa duyulan yan komsular..(!) Cay demlemenin verdigi huzur.. Kirilan sandalyeler.. Surekli dusen sandalyeler..
Veee istanbul uplife park. Yine bir suru duyguyu beraberce yasadigim tatli malikane. Seni isten gelesin diye bu evin icinde bekledigim bir suru gun gecti gozlerimin onunden.. Kahvaltilarimiz, kocaman televizyonumuz, dizilerimiz film kolleksiyonumuz..
Diger butun evlerimiz gibi cok sevdim, cok baglanmistim. İnsani insan yapan sey duygulari oldugu kadar, esyalari, esyalarin halleri de degil miydi zaten?
Ama sana bir kac lafim olacak zengin pici..
Senden once oyle farkli evlerde oturduk ki, istedigin kadar son model ol, hic bir zaman o evlerin yerini tutamadin. Onlar kadar icten olamadin.
Residence ne lan?
Biz isci bloklarinda uyudugumuz uykunun tadini asla unutamayiz.. Sen kimsin?
(Hoooop ama mecnunun leylasi! Coşkunluk yaratma az(!) bi sakin..)
İlk evimiz degildin, son evimiz hic olmicaksin..
İcinde kocaman bir ask, cok guzel bir birliktelik buyuttun.. Bir daha bizim gibisini bulamicaksin..
Bak, 100.yil bloklari yasta, Asiyan hala agliyor.. .)
Hadi baybay.!
(Rahatladin mi Mecnunun arizalisi?)
Ohh bee valla rahatladim. :) hoscakal uplife...
Dipten gelen ses: Evet evet hayaaat ne garip, vapurlar, hemde arizali vapurlaaar falaaan!!! .)
20 Temmuz 2012 Cuma
9 Temmuz 2012 Pazartesi
Son İhtimalim'e
Hiç ummazdım.. Oldu.. Hem de sonbaharda..
Hediye gibi gelmiştin..
30 Kasım 2008.. Bir Pazar günü Ankara. History of Jazz dersinden koşarak çıkmıştım senin için.
Elinde guaj boyalar, wall-e oyuncağı..
Hafif yağmurluydu..
Belki de asla bilemezdik.. doğru insanlar olduğumuzu aklımızdan dahi geçiremezdik.
Corvus bar, tunalı tarafları.. Hava hala hafif yağmurlu..
1 tekila, 2 tekila, 3 tekila..
İşte o gün bugün, seni o yağmurun kokusu, o tekilanın tadıyla bagdaştırmışım.
Şimdi kendime o kadar çok kızıyorum ki, keşke ama keşke, her anımızı bir yerlere kaydetseydim.
Ne kadar çocukça ne kadar safça olduğumuzu kanıtlayabilirdik belki o zaman?
Bir sürü hata yaptım.
Bir sürü affedilemicek hata yaptım.
Lanet olsun.
Ve sen hala bana, akşam gözlüm dersin.
Hala bana her dokunuşunda gözlerinin doluşunu izler, içime akıtırım gözyaşlarımı.
Seni seviyorum.
Ne kadar içten, ne kadar etkileyici iki kelime bizim için.
4 seneyi devirmiş, ama bir o kadar gerçek iki kelime.
Seni seviyorum.
Son yokuştayız. Bu sefer asla ellerini bırakmaya niyetim yok.
İçime işledin.. İçimdesin..
Tek saniye bile gözümü açmadan, kollarında dans ettiğim o an aklımda.
O şarkı kulaklarımda.
Yanağın yanağımda.
Seyirlik değil, ömürlük olsun.
Dilerim bu defa bu son olsun..
Son ihtimalime....
"08.07.2012 tarihinde, İstanbul dönüşü kağıtlara döşenmiş olan bu yazı; 06.07.2012 tarihinde Mert Köktener tarafından, tarafıma yapılmış olan, en onur verici teklife istinaden yazılmıştır. Şarkı, ömrümüzün şarkısı, Sezen AKSU'dan "HOŞGELDİN" hala kulaklarımızda. Darısı bütün sevenlerin başına."
Hediye gibi gelmiştin..
30 Kasım 2008.. Bir Pazar günü Ankara. History of Jazz dersinden koşarak çıkmıştım senin için.
Elinde guaj boyalar, wall-e oyuncağı..
Hafif yağmurluydu..
Belki de asla bilemezdik.. doğru insanlar olduğumuzu aklımızdan dahi geçiremezdik.
Corvus bar, tunalı tarafları.. Hava hala hafif yağmurlu..
1 tekila, 2 tekila, 3 tekila..
İşte o gün bugün, seni o yağmurun kokusu, o tekilanın tadıyla bagdaştırmışım.
Şimdi kendime o kadar çok kızıyorum ki, keşke ama keşke, her anımızı bir yerlere kaydetseydim.
Ne kadar çocukça ne kadar safça olduğumuzu kanıtlayabilirdik belki o zaman?
Bir sürü hata yaptım.
Bir sürü affedilemicek hata yaptım.
Lanet olsun.
Ve sen hala bana, akşam gözlüm dersin.
Hala bana her dokunuşunda gözlerinin doluşunu izler, içime akıtırım gözyaşlarımı.
Seni seviyorum.
Ne kadar içten, ne kadar etkileyici iki kelime bizim için.
4 seneyi devirmiş, ama bir o kadar gerçek iki kelime.
Seni seviyorum.
Son yokuştayız. Bu sefer asla ellerini bırakmaya niyetim yok.
İçime işledin.. İçimdesin..
Tek saniye bile gözümü açmadan, kollarında dans ettiğim o an aklımda.
O şarkı kulaklarımda.
Yanağın yanağımda.
Seyirlik değil, ömürlük olsun.
Dilerim bu defa bu son olsun..
Son ihtimalime....
"08.07.2012 tarihinde, İstanbul dönüşü kağıtlara döşenmiş olan bu yazı; 06.07.2012 tarihinde Mert Köktener tarafından, tarafıma yapılmış olan, en onur verici teklife istinaden yazılmıştır. Şarkı, ömrümüzün şarkısı, Sezen AKSU'dan "HOŞGELDİN" hala kulaklarımızda. Darısı bütün sevenlerin başına."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)