"...
bembeyaz tenli bembeyaz saçlıydı sakız hanım
zaten onun için sakız hanım derdik kendisine
pamuk gibi elleriyle kemençe çalardı
eşi mahur bey önce biraz nazlanır
sonra oda kanunuyla eşlik ederdi sakız hanım'a
beraber meşk ederlerdi.. "
Bugün yemekte konu konuyu açtı da nerden çıktıysa birden "yaşlanıyoruz!" olduk.. Kimi 20 olmuş kimi 21, ben daha 19 um.. :) Konuştukça anladık, yaşlılık hepimiz için bambaşka şeyler ifade ediyordu.. Necla kırışıklık derdindeydi.. :) Bünyamin 35ine gelsin bi, göl kenarında sessiz bir ev alsın.. Eşiyle çocuklarıyla huzurluca yaşlansın istiyordu.. Masada ki diğer arkadaşlarım yaşlılık hakkında (paylaşmadıkları için) neler düşündüler bilemiyorum tabii.. pek çaktırmasamda, benim kafamda o anlık kendi yaşlılığım için güzel bir tablo oluştu.. :) Şehirden baya uzak, ahşaptan bir köy evinde ben Sakız Hanım gibi kemençe çalamasam da, pamuk ellerimle yağlı boya yapsam, Mahur Beyim de bana çaldığı müziklerle eşlik etse, şarkı sölese.. ilham kaynağım olsa, hep öle kalsa.. :)
Hayal kurmak güzel şey.. Hele ki birde olacağına inanıyorsanız, bambaşka bir mutluluk kaynağı oluveriyor hayallerimiz.. Hayal kurmaktan çekinmeyin sakın diye soruyorum.. hadi paylaşın benimle..
Yaşlılık ne ifade ediyor sizin için? Yaşlanmış "Siz" i anlatırmısınız bana? :)
Mahur Bey'ime,
3 aralık 2008 :) ve hayallerimin gerçek olmasına ramak kalmış.. :)
Seni seviyorum..
15 Ocak 2012 Pazar
10 Ocak 2012 Salı
B-Çocuk
Yüreğiniz başka, aklınız başka konuşursa eğer birini susturmayı tercih edersiniz.
Aklım, yüreğimi susturma kararı aldığı gün yazı yazmaktan vazgeçmiştim. Şimdi aklımın iplerini saldım sanırım yeniden yazasım geldi. Birden bire hem de, bir şarkı veya bir olay beklemedim.
Zamanı düşündüm bugün biraz. Ne kadar hızlı ve ne kadar hırslı bir şekilde geçtiğini. Ömrümden bir 6 ay daha geçmiş de haberim yok.. 6. maaşımı almama günler kalmış.
Korkuyorum. Sanırım hep büyümekten korktuğum gibi, yine büyümekten, dünyanın sonsuzluğundan korkuyorum.
Ben korktuğunda hep kaçmayı tercih etmiş bir hatun oldum bu yaşıma kadar. Ne gidip birilerine sarıldım. Ne de dimdik durup savaşmayı tercih ettim. Hep yalnızlığı, korkularımdan kaçmayı seçtim ben.
Ama şimdi büyümüş olucam ki, azıcık da olsa savaşıyorum. En azından savaşmayı öğreniyorum.
Peki akıl oyunlarım neden savaştığımı farkedip beni biraz rahat bırakmayı hiç düşünmüyor merak ediyorum. Yeterince savaşmıyor muyum? Yoksa...
Yoksası yok aslında. Akıl dediğim ne ki? Onu da ben kontrol etmiyor muyum sanki?
Akıl dediğim şeyin iplerini salıp yazmıyor muyum bu satırları.
Ooff..
- İyi misin sen?
Çok mu belli kötü olduğum. Nedenini bilmeseniz de olur..
Olsun be! demek de zor artık,
Hem çocuk düşlerimiz de yok artık.. değil mi?
Yüreğim konuştu, aklım dinledi.
Yüreğim konuştu, aklım anlamadı.
Düşlerim de sustu.. yok yok, bu gece sadece yüreğim konuştu..
"kim ki dinlerse yüreğini.. bulur en tenhadaki düşlerinin en güzelini. Ama ya asla uzanamazsan? İşte o zaman, sustur yüreğini .) "
Sn. Ceren MUTLU'ya ithafen yazılmıştır. :)
"kim ki dinlerse yüreğini.. bulur en tenhadaki düşlerinin en güzelini. Ama ya asla uzanamazsan? İşte o zaman, sustur yüreğini .) "
Sn. Ceren MUTLU'ya ithafen yazılmıştır. :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)