Hayatta hiç bir şeyin, bir candan daha önemli olmadığını asla unutmayacak düzeyde idrak etmeye deniyor "anne olmak". Bir nefesine, bir ağız burun hareketine şükretmek nasıl bir şeymiş öğretiyor gün be gün.
Doğumundan önce kurulan hayalleri bir kenara bırakmak, şu anı yaşayabildiğine şükredebilmek demek "çocuk". Canına can verdiğine inanamadığın, eli, gözü, kalbi sağlıklı diye mutlu eden cinsten.
Bütün iyi kötü günlerde yanında olmayı başarsa da, en zorlu gecelerde gözünden uyku akarken ve ertesi gün işe gidecekken dahi seni bir dakika yalnız bırakmayan, sarılan, dinleyen, öpen adam gibi adama deniyor "baba olmak". Sadece bir çocuğun değil, bir evin babası olmak onun adı. Yeri geldiğinde eşinin bile babası olmak.
Yüce kavramlarmış hepsi. Yaşamayan bilemiyor. O yüzden diyorlarmış "sen de anne olunca anlarsın" diye. Her zor gece, her uykusuz gecenin sabahında, Bulut'u uyurken gördüğümde aynı hisse kapılıyorum. Nasıl bunca uykusuzluğa rağmen onun o uyuyan kapalı minik gözlerini gördüğümde böyle mutlu olabiliyorum anlayamıyorum. Hala alışamadım bir birey olduğuma. Zorluyorum. Ama alışamıyorum. Sanki artık ben yokmuşum hep o olacakmış gibi hissediyorum. Bazen de aralara Mert'i sıkıştırıp "iyi ki" diyorum. Yetiyor.
Yüce kavramlarmış hepsi.
Hiçbirşeyin bir candan daha öte olmadığını anlamak demek, en yüce kavrammış.
Ne mutlu...
♥️