3 Kasım 2017 Cuma

Kuyu

Kuyudan çıkmayı göze alanlardansanız, üstünüzdeki kir çok da umrunuzda olmuyor. Temizleniyorsunuz öyle ya da böyle. Bir günde veya bir senede çıkmanızın bir önemi yok. Atlatıyorsunuz öyle ya da böyle. Geri dönüp baktığınızda o kuyuya siz içerdeyken taş atanları neden farketmemişim diye kendinize kızıyorsunuz. Ama "neden"i sorgulayabilecek kadar güçlenmişseniz, çok da takılmıyorsunuz isimlere.

Üstünüze basmaya çalışan insanlar.
Siz düşmüşken bir tekme daha vuran insanlar.
Size uzatmaları gereken ellerini, başkalarının saçlarında gezdirmek için kullanan insanlar.

Kaybettiler.
Eğer o kuyudan çıktıysanız öyle ya da böyle. Hepsi kaybetti. Hepsi!
Yanınızda, yakınınızda olsun diye kim varsa çabaladığınız ama giden, hepsi birer birer, teker teker
KAY-BET-Tİ.

Aynı kuyulara düşerler mi bilemem ama, düşerlerse bir taş da ben atarım.
Düşmemek için zor dururlarsa, bir tekme de ben vururum.
Yardım için uzatacağım ellerimle yanımda olanlara tutunmayı tercih ederim artık. Onları daha da çok sevmeyi tercih ederim!

E hayat böyle. Basit denklemler.,

Bir taşı yerinden oynatır, başka yere koyarsanız, o taş 2 senede veya 15 senede farketmez, bir gün gelir, sizi acıta acıta aynı deliğine oturur. İntikamdır adı. Sizden mi gelir, bir başkasından mı önemli değildir. Soğuk mu yenmelidir onu da bilmiyorum ama tadı öyle ya da böyle lezzetlidir. O yüzden o taş için beklenir. İnsanlar yaşattıklarını yaşasınlar diye sessiz bir gülümsemeyle sadece izlenir.

Çünkü kuyudan çıkmayı göze alanlardansanız, üstünüzdeki kir çok da umurunuzda olmaz. Temizlenirsiniz.
Öyle ya da böyle.

Temizlenirsiniz. :)