Çok sever bu şarkıyı. Dinlemeyi de, söylemeyi de. Belki o yüzden gözlerim dolu dolu oluyor dinlerken. Ne zaman umutsuzluğa kapılsam inceden bir saz istiyorum çalıversin, söyleyiversin aynı sözleri. Gözlerim doluyor çünkü dinlemişim de anlamamışım sanki yıllardır. Şimdi birden, ne bileyim bütün sözlere, neyse.
Neredeyse 9 sene olmuş. O gün koşa koşa İstanbuldan gelmiş, U3'te ki dersimde kapıma dayanmıştı. Elinde bir oyuncak bir de 3-5 guaj boya. Çıkmıştım dersten apar topar, "ne oluyor yani? arayıp duruyorsun? ne olmuş?" diye yürürken üstüne, guaj boyaları çıkarıp gülümsemişti "sana aldım, boya yine güzelce diye, kokmazmış da hem" demişti. Ne günler. En net hatırladığım anılarımdandır. Sonra cebinden o malum oyuncağı çıkarmıştı "bak bir de ne aldım" diye parıl parıl parlayan minnacık gözleriyle bana bakarken. :) O oyuncak hala durur salonumuzun en orta yerinde. Wall-E. İlk sinemamızdı, elimi bile tutamamıştı utancından, öyle bir sevmek işte. Ama daha bilmiyorum ben tabi, net bir şeyler konuşulmamış ya hani, bilmiyorum hiç bir şey. Teşekkür edip, sarılıp derse geri dönmüştüm. :) Neredeyse 9 sene bitmiş, hala nasıl hatırlar insan mıh gibi?
Belki de o yüzden bilmiyorum, onsuz sinemaya gidemem. Gitmek de istemem.
Hayatıma girdiği bir günden beri, onsuz sinemaya bir kere bile gitmedim.
Gitmem.
Belki sen büyüyünce güzel burunlu oğlum, belki sen büyüyünce babandan kaçamak yapar, beraber gideriz başbaşa sinemaya, ama başka türlü onsuz sinemaya gitmem! Ömrümün sonuna kadar gitmemem gerekse bile gitmem!
Belki sen gelince oğlum, ondan çok severim seni. Ama sen de bilirsin ki, onu sevdiğim gibi de asla sevemem seni. Kimseyi sevemediğim gibi.
"Fikrimin ince gülü, kalbimin şen bülbülü;
O gün ki gördüm seni, yaktın ah yaktın beni"