Yıllar yılları sürükledi geçti. Üniversiteden öyle bir döndüm ki, romanlar yazsa çok satanlara girer. Gürkan'dan Safa'dan Ogün'den Yasin'den başka sanki kimsem yoktu. Her akşam onlarla bir kahve ya da bir duble viski içmeden rahat uyuyamazdım. Masaya çakılan kadehleri izlerken içime dolardı gözyaşları akıtamazdım. Ne demek istediklerini anlardım ama konuşamazdım bazen. Olmayanları anmayı onlardan öğrendim ben. Onlarla doğdum büyüdüm sanki, onlarla öğrendim yemeği içmeyi. Volta atmayı, araba kullanmayı, gerekene dayılanmayı, icabında küfür etmeyi de onlarla öğrendim.
Boğazım düğümleniyor. Ne zaman o sıcaksular otoparkında içtiğim çayların tadı ağzıma gelse, yutkunamıyorum. Ne zaman hamamyolunun kokusu burnuma dolsa, ne zaman bir müzik tınısı bizim adamların danslarını hatırlatsa, yutkunamıyorum.
Belki de o düğümlerden anlatamıyorum yalnızlığımı.
Et tırnaktan ayrılır mı oğlum?
AYRILDIM ben.
Şimdi şarkıdaki gibi işte herşey. O yalnızlık artık paylaşılamıyor.