Hayatıma ucundan kıyısından bir şekilde dokunmuş insanların her birine bir şeyler öğretmiş olmakla övünmek isterdim ancak ne yazık ki çok yorgunum. Bir çoğunun sevmeyi senden öğrendim demesi canımı yakıyor. Geleceği görebilmeye başladım artık. Hep yanındayken değer bilmeyenlerin, uzaklaşınca seni değerli kılmasına şahit olmaktan yoruldum. Bir yerlerde yanlış yapıyorum, nerde nerde diye sorgulayarak uykularımı kaçırıyorum, yorgunluğumda uyumayınca geçmiyor işte.
Zincirleme reaksiyonlarla dolu hayatımız ve maalesef bir başladı mı öyle bir peşpeşe geliyor ki, ne durdurabiliyorsun, ne yavaşlatabiliyorsun. O kelimelerin içindeki "-e bilmek" de külliyen yalan. Ability dediğimiz şey güçle sınırlıdır ya ve güçlü her bir insanın yapabileceği gibi bir çok şeyi başından durdurabilecek kapasitede olduğumu biliyorum. "Neden" diye belki de durdurmadığım reaksiyonlara odaklanmalıyım. Durduramadığım değil.
Beyin oyunları diye çevirmek lazım filmin adını, açlık bile beyinden geliyor. Kimisi sevgiye aç, kimisi sevişmeye. Kiminin karnı tok, gözü aç. Bilmiyorum bunca şeyin arasında bunlara kafa yormaya nasıl vakit buluyor ve sorguluyorum. Belki de ben de açlığımı böyle yatıştırıyorum. Sayfalar dolusu kitaptan öğrendiğim bir kaç kelimeyi, yanyana koyup anlam kazandırmaya çalışıyorum. Üstelik olanlar olmayanlara özenirken, ordan bir yerlerden kıyaslanmalara tabi tutuluyorum. Ben tutunacak bir dal bulduğumda, o dal kendi kendini koparacak diye beklemeye öyle alışmışım ki. Dengesizliklerim, tutarsızlıklarım hep ondan. Dalın da pek bir suçu yok. Kimse benim verebildiğimi veremiyor işte. Beklentilerim yüksek. E hal öyle olunca da kopuveriyor dallar. Hayat da öyle.
İşin boktan yanı, okuyor ama anlamıyorsunuz. Hiç olmadı, okumuyorsunuz. "Unfollow" et geç.
Neyse işte, ne farkeder.
Yanında olduğum süreçlerde değerimi bilememiş bütün insanlarla tek tek konuşmak istiyorum. Ben hiç bir şey için, özellikle biten hiç bir şey için üzülmedim hayatımda. Anımı, vicdanımı hür tuttuktan sonrası beni ilgilendirmiyor çünkü. Yapılan ve yapacağınız hatalar teker teker değerlerinizi düşürürken, rol yapmayı tercih edebilirim ben. Ve maalesef garanti edemiyorum aksini. Siz yerken o rolleri, ne güzel seviyor bu kız diyorsunuz, İçerilerimse yemiyor işte. Ben kendimi kandıramıyorum artık. Ben yanınızdayken bilmediğiniz değerler için sonra sonra karşıma geçip, ama şöyle ama haklısın ama bu demek yerine susmayı tercih ederseniz taraflar olarak daha az yıpranırız. Ben ordayken, değerimi bilirseniz zaten bunları.... konuşmayız bile. Yanındayken değer anlamayanlar var. Hep olacak. Ama benden yana ipler artık daha çabuk kesiliyor. Çünkü karşınızdaki kadın, yorgun, tecrübeli, ve maalesef... Maalesef "ben üzülecek kadın değildim" cümlesini geçmiş hayatında milyarlarca kez kurmuş biri.
Yani şöyle, karşınızdaki kadın bu hikayeyi biliyor. Milyon kez okumuş. O gülen, gülümseyen, gelen, koşan, seven, ölen, değer veren, kalbi bedeninden taşan, koca gözlü kadın, sadece bir kaç ay, hafta, gün kadar sonra s*ktir olup gidebilir. Çünkü sevgi onun için onun sizi sevdiği kadar olmayı geçemez artık. Diğerleri gibi olamaz.
Anlamadıysanız ve isterseniz eğer mükemmel bir betimlemeyle yazımı bitireyim. Akılda kalıcı olmak adına yani.
Kendimi zaman gibi görüyorum.
Kendimin, değerimin farkındayım.
Çünkü ne zaman istersem, hep daha fazlasını alabiliyorum.
Kendimden, çevremden, evimden.
Ha zaman demişken, benzeriz evet.
Ellerinizden kayıp gider hani.. anlayamazsınız.
Ve tutamazsanız öyle ya da böyle üzülürsünüz. İkinci bir şansınız olmaz.
Tutabilirseniz de "ne âlâ".